Eren Keskin derinlerdeki vicdanımızdır

Geçtiğimiz hafta, İnsan Hakları Derneği İstanbul şubesi eski başkanı Eren Keskin TCK’nın 301. maddesini ihlal ettiği iddiasıyla hâkim karşısına çıktı. Davaya konu olan yazı Hrant Dink’in katliyle ilgiliydi. Keskin, 26 Ocak’ta Birgün’de yayımlanan yazısında Hrant Dink’i öldürenin Teşkilat-ı Mahsusa zihniyeti olduğunu söylediği için yargılanıyor. Suçlamaysa, “Devletin askeri teşkilatını basın yolu ile alenen aşağılamak.”

Eren Keskin yazısında, yurttaşlarına yalan üzerine kurulu bir tarihi öğreten, doğruyu bulmaya çalışanları susturan ya da düşüncelerine oto-sansür uygulayan bireyler haline getiren sistemi eleştiriyor, Hrant’ın cenazesindeki insan selini bir sivil harekete dönüştürme çağrısında bulunuyordu. Yazının son cümleleri şöyleydi:

“Umutlu olmak istiyorum! Çünkü bu bizim tüm ölülerimize karşı borcumuzdur.”

Bu, Eren Keskin’e açılan ilk dava değil, herhangi bir “uslanma” emaresi göstermediğine göre, korkarız son da olmayacak. O bugüne dek defalarca yargılandı, cezalar aldı; tabii çok çeşitli tepkiler de. 2002’de Almanya Köln’de Alevi Birlikleri Federasyonu tarafından düzenlenen “Kadın Hakları = İnsan Hakları” konulu toplantıda Keskin’in devlet kaynaklı cinsel işkenceden söz etmesi Fatih Altaylı’yı çileden çıkarmış, radyo programında, iyi işiten kulaklarda her daim çınlayacak olan şu ifadeleri kullanmıştı:

“Eren Keskin, Türkiye’de askerler kadınlara cinsel taciz uyguluyor, sadece işkence olsun diye evli kadınlara bile bekâret testi yaptırıyor diye iftiralarda bulunmuş... Ben bu Eren Keskin’i ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam, namerdim... “

Yargı bu ifadelerinden ötürü Altaylı’yı Eren Keskin’e tazminat ödemekle cezalandırırken, Basın Konseyi bir ‘uyarı’ yayımlamakla yetindi. Altaylı “gazetecilik” yapmaya halen devam ediyor.

Biliyoruz, Türkiye’de rejim muhalifine, insan hakları savunucusuna fiili ya da sözlü saldırıda bulunmak pek ciddi bir cezai müeyyide getirmiyor – hele hedefteki bir kadınsa. Eren Keskin’e yönelik baskılar, e-posta, telefon, olmadı fiziksel tehdit yoluyla sürüyor. Keskin 2006’da, sözü edilen toplantıda yaptığı konuşma nedeniyle 301. maddeden 10 ay hapis cezası almış, mahkûmiyeti 6 bin YTL para cezasına çevrilmişti. O bu cezayı ödemeyi reddetti ve bu süreçte milliyetçi çevrelerin gazete ilanlarıyla da desteklenen linç kampanyasına maruz kaldı.


Eren Keskin, ömrünün yirmi yılından fazlasını, baskı gören grupların, ezilen, işkence gören insanların savunulmasına adamış, bu uğurda tehlikelere, tehditlere ve tacizlere göğüs germiş yürekli bir kadın olarak yoluna devam ediyor. Siyaset yapmayı bir tür kayıkçı kavgası sananların diyarında, keşke Edward Said’in “Entelektüel kriz çözmez, kriz çıkarır” sözünü şiar edinen onun gibi aydınlar sayıca daha çok olsa.
8 Haziran 2007

Hiç yorum yok: