Agos cuma sabahı gazete bayilerine düştüğünde veya abonelerinin adreslerine ulaştığında, haftalık Nokta dergisinin Bakırköy’deki merkezine düzenlenen polis baskınının üzerinden bir hafta geçmiş olacak. Bir hafta önce, –bazıları sivil kıyafetli olmak üzere– bir grup polis dergi binasına yıldırım gibi girdi. Çalışanlara bilgisayarlarına dokunmamaları, duvar dibine geçip sessizce beklemeleri söylendi. Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın verdiği kapı gibi arama izni ellerindeydi. Yapılan işlemin yasallığını, hukuka uygunluğunu belgelemesi gereken arama izni, karşılarındakilere, o gazetecilere alabildiğine hoyrat davranmalarına izin veren bir vur emriydi adeta. Dergi çalışanlarının cep telefonlarını kullanmalarına izin verilmedi. Polisler, bilgisayarlardaki bilgileri yanlarında getirdikleri hard-disklere kopyalamaya başladılar hemen. Derginin yayın yönetmeni Alper Görmüş aramanın gerekçesi olarak gösterilen belgeyi kısa sürede onlara sunmasına karşın, durmadılar. Daha çoğunu, hepsini istiyorlardı, ne var ne yoksa. Dergide son haftalarda yayımlanmış bütün haberler, bütün dosyalar, önümüzdeki haftalarda çıkması beklenen bütün belgeler.
Ne yapmıştı Nokta? Basın camiasının uzun süredir varlığından haberdar olduğu ama malum nedenlerle görmezden geldiği bir günce, emekli oramiral Özden Örnek’in güncesi ellerine geçince bir süre onu didik didik incelemiş, tutarlı, gerçeğe uygun olup olmadığını araştırmış, öyle olduğuna kanaat getirince de bazı bölümlerini yayımlamıştı. Güncede, 2004 yılında, Kıbrıs’ta Annan Planı’nın oylanacağı referandumun arifesinde, bazı ordu komutanlarının hazırladığı iddia edilen Sarıkız adlı bir darbe girişiminin ayrıntıları yer alıyordu. Nokta bununla yetinmemiş, eline başka bir kaynaktan ulaşan bir diğer darbe girişiminin organizasyonuna dair şemaları da okurlarına sunmuştu. Bir sonraki sayıda ise, birtakım sivil toplum örgütlerinin TSK’nın isteği doğrultusunda faaliyette bulunmaları yönünde çalışmalar yapılmasını emreden, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı tarafından Genelkurmay Harekât Başkanlığı’na gönderilmek üzere hazırlandığı belirtilen bir belge daha yayımlanmıştı. Nokta, habercilik yapmıştı.
Basın Kanunu’nun 12. maddesi basın kurumlarının haberlerinin kaynaklarını açıklamaya zorlanamayacağını açık bir şekilde belirtmesine karşın Nokta polis tarafından basıldı. Günler boyunca derginin bütün bilgisayarları, CD’leri, disketleri teker teker tarandı, kopyalandı. Gelin şimdi bu ülkede gazetecilik yapın, haber peşinde koşun! Fincancı katırlarını ürkütecek her türlü haber karşısında havalara bakarak ıslık çalmayı alışkanlık haline getirmiş büyük medyanın sade suya tirit kalemleri hakkında çok şey söylenebilir belki, ama akıllı olduklarından, ayaklarını yere sağlam bastıklarından şüphe edilemez. Nitekim, Milliyet dışındaki büyük gazetelerin çoğu habere kerhen yer verdiler, çoğu buna dahi tenezzül etmedi. Ne de olsa yazacak çok şey vardı. Cumhurbaşkanı konuşmuştu, ‘Şarkı Söylemek Lazım’ vardı, ‘Ünlüler Sirki’ başlamıştı, Oray Eğin bir hafta Versace, diğer hafta Armani siyah takımının içine İngiliz tarzı ince siyah kravat takıyordu. Bütün bunların yanında, Nokta’nın polis baskınına uğramasının nokta kadar değeri olabilir miydi?
20 Nisan 2007
20 Nisan 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder